24 Ocak 2016 Pazar

sizin yüzünüz güneşten nasıl korunuyor?



Ben cildime, saçıma,bakımıma her zaman önem vemişimdir. Zaman zaman size kullandığım ürünlerden bahsetmek istiyorum... En son bir eczaneye gittiğimde ve yüzüm için güneş koruyucu önermelerini istediğimde bana Daylong Actinica'yı tavsiye ettiler... Hemen aldım ve kullanmaya başladım. Birçok markanın nemlendiricisini, güneş koruyucusunu kullanmış biri olarak bu krem'i  favorilerime eklemiş bulunmaktayım. Parfüm içeren kremlerden hiç hoşlanmam bu kremin benim için bir artısı da parfümsüz olmasıydı. Biraz internetten araştırdıktan sonra da şu bilgiye ulaştım 'Daylong Actinica non-melanom deri kanseri ve güneş alerjisine karşı etkisi kanıtlanmış bir ürünmüş ve nan-melanom deri kanseri gelişimine yatkın olan hastalarda yapılan iki yıllık bir çalışmada, aktinik keratoz ve skuamöz hücreli karsinomun engellenmesinde etkili olduğu kanıtlanmış.Cildimin çok kuru olmasına rağmen bu kremi sabah uyanır uyanmaz temizlediğim cildime sürdükten sonra akşama kadar yüzümde nemi hissediyorum. Yağlı ve yoğun kremlerden hiç hoşlanmam bu krem yoğun nem vermesine rağmen yağsız ve çok hafif. Ben çok beğendim ve kesinlikle tavsiye ediyorum. Eskiden güneşin altında saatlerce yatan, simsiyah olana kadar uğraşan ben yaş 30 olunca köşe bucak kaçar, güneş koruyucuları eksik etmez oldum :) Hayat paylaşınca güzel, sizin de benimle paylaşmak istediğiniz güneş koruyucu, yüz kremleriniz var mı acaba?
Devamını Oku

bu ruj bir başka





Size kullanmaktan son derece memnun olduğum bir rujdan bahsetmek istiyorum... Amway markası'nın beautycycle ışıklı dudak parlatıcı...Önceden hiç görmediğim özel led ışıklı ve üzerinde sabit aynasıyla çok ilgi çekici bir ürün... İçinde nane aroması olan bu ruj hem dudakları ferahlatıyor hem de nem bakımından dudakların ihtiyacı olan bakımı sağlamış oluyor... Ben sunulan üç seçeneğine de bayıldım... Üstelik ruj'un ışıklı olması da sürerken hata yapmayı engelliyor ve ışığın olmadığı yada kötü ışığın olduğu ortamlarda büyük bir kolaylık sağlıyor... Ben bir sürü markanın rujunu kullanan biri olarak size şiddetle bu ruju öneririm, asla pişman olmayacaksınız :)



Devamını Oku

AH LONDRA ÖZLEDİM SENİ





Üniversiteyi bitirdikten sonra İngilizce'min iyi olmaması ve yurtdışında bu işi daha iyi çözeceğimi düşündüğüm için  Londra'ya gitmeye karar verdim.. Daha önce hiç yurtdışı deneyimim olmadığı için bir ajans'dan yardım istedim... Bana hem okul hem de aile seçeceklerdi... Hemen vize işlemleri için başvuru yaptım... Her duyan İngitereden vize almamın zor olduğunu, hemen ilk başvuruda kabul edilmemin imkansız denecek kadar zor olduğunu söyleyerek biraz beni korkuttular... Uçak biletini almıştım bile, vizemin başvuru sonucu da uçacağım gün belli olacaktı... Çok heyecanlı bir o kadar da stresli bir bekleyişti... Okulum belli olmuştu, ailem seçilmişti... Okul olarak bana Wimbledon da Wimbledon School of English'i bulmuşlardı... Butik bir okuldu ve az Türk öğrenci olduğu için hoşuma gitmişti... Hemen inernetten açtım, baktım... Çok güzel iki katlı bir okuldu, yeşillikler içinde bir bahçesi vardı... Orada bu kadar anımın birikeceğini o an tahmin bile edemezdim... Mutluydum, farklı ülkelerden insanlar ve farklı kültürleri tanıyacaktım, İngilizcemi ilerletip yeni yerler görecektim... Günlerce hazırlıklar yaptım derken o gün geldi çattı... Herşeyim hazırdı 13:00 de uçağım kalkacaktı ve ben 09:30 da konsolosluğa gidip vizemi alacaktım yada alamayacaktım... Hemen evden çıktım içimde alamayacağıma dair bir his vardı ve o yüzden kimseyle doğru düzgün vedalaşmamıstım bile... Konsolosluğa girdim vizemi heyecanla almak için bekliyordum ama kendimi hep vizeyi vermeyeceklerine karsı hazırladığım için ardı ardına soracağım soruları düşünüyordum :) derken pasaportumu aldım elime ve 1 yıllık vizem çıkmıştı bile, işteee gidiyordum... Birden panik oldum heyecanlandım, üzüldüm, sevindim... Bircok duyguyu bir arada yaşadım... Bana el bebek, gül bebek davranan ailemi cok özleyecektim... Yeni bir hayat beni bekliyordu... Hemen eve geldim, bavullarımı aldım, apar topar ailemle vedaslastım bir iki arkadasımı aradım ve yola çıktım... Babam da benimle gelecekti, yerleşmeme yardım edecekti...Uçağa bindik, duygularımı bastırabilmek için hemen bir film açtım... Üzülmek, ağlamak istemiyordum hiç... Zaten 6 ay nedir ki insan hayatında diye telkinlerde bulunuyordum ki o an bilemezdim o 6 ayın benim için unutulmaz olacağını... Uçak Heathrow Terminaline indi... İlk defa yurt dışına çıkmıştım ve orada yaşayacaktım bir süre... Önce babamla 1 gün kalmak için otele yerleştik... Acıkmıştık ve restaurant'a indiğimizde bize armut çorbası verdiler... Hiç de bana hitap etmemişti ama denemiştim☺️ Babam Londra aşığı olduğu için bayıla bayıla içmişti çorbasını ☺️ Ertesi gün kalacağım ailenin yanına gittik, İki ev arkadaşı bayan birlikte yaşıyordu ve ben de onlarla birlikte yaşayacaktım... İlk başta sevimli görünmüşlerdi ama aslında tam bir cadı olduklarını zaman geçince öğrenecektim☺️ Eve yerleştim, ertesi gün okula başladım ve babam beni bırakıp döndü... İlkokula yeni başlayan ufak kız çocukları gibi arkasından saatlerce ağlamıştım☺️ Babama düşkünlüğüm çok fazladır benim... Bana hayatım boyunca hep çok iyi arkadaş, hep çok iyi bir örnek olmuştur... Okul cok keyifliydi... Herkes umduğumdan daha da  sıcakkanlıydı... Farklı ülkelerden bir çok kişiyle tanıştım ve en çok Korelileri sevdim diyebilirim☺️ Okul ortamı çok güzeldi... Her Pazartesi günü okula yeni öğrenciler başlıyor ve yeni gelenler için her Cuma günü hoşgeldin partisi yapılıyordu... 1-2 Türk arkadaşa rastladım ve sanki 3-5 yıldır yurtdışında yaşayan insanlar gibi hasretle konuştuk arkadaş olduk☺️ Kendime gezme programı yapmıştım bile, okul çıkışı arkadaşlarımla mutlaka bir etkinlik yapıyorduk... Bazen tiyatroya gidiyorduk bazense kendi ülkemizin yemeklerini tanıtmak için bir gün Türk restaurant'ına birgün İtalyan birgün Çin restaurant'ına gidip tanımaya öğrenmeye çalışıyorduk... Özlem dışında herşey harikaydı... Müzelere gitmeye başlamıştım bile... South Kensington Londra’da  yer alan Science Museum (Bilim Müzesi), Natural History Museum (Doğa Tarihi Müzesi) ve Victoria and Albert Museum (V & A) isimli üç büyük müzeye bayılmıştım... Hepsi birbirinden güzeldi, saatlerce hiç sıkılmadan gezdim bu müzeleri... Ama yine de ünlülerin balmumu heykellerinin olduğu Madame Tussauds müzesi benim için unutulmazdı... Bu müzeler de çektirdiğim fotoğrafları altta inceleyebilirsiniz...Bunun dışında öyle güzel parklar vardı ki... Özellikle Hyde Park’a mutlaka uğranmalı... Başka birgün de Tower Bridge'e (Kule Köprüsü) gittim... Londra’nın simgesi haline gelmiş bu muhteşem köprü, kesinlikle görülmeye değerdi...Sonrasında cok merak ettiğim London Eye da bence kesinlikle ziyaret etmeye değerdi... Avrupa’daki en yüksek dönmedolap olan  ve yarım saat süren turla Londra’yı yüksekten görme imkanım olmuştu ve bence çok büyüleyiciydi... Birde bir alışveriş merkezi vardı ki kendimi kaybettiğim🙈 adı "Primark"... kıyafetten ev esyalarına kadar ne ararsan bulabileceğin çok çeşitli bir mağaza... Her haftasonu gezilerimi bitirdikten sonra stres atmaya oraya gider 2-3 saat gezmeden cıkmazdım☺️ böyle güzel gecti benim Londra günlerim... Londrada dil öğrenmek isteyenlere veya cocugunu dil eğitimi için göndermek isteyenlere kesinlikle tavsiye edeceğim okuldur Wimbledon School of English... Hem dilimi cok ilerlettim hem herseyi zevkle öğrendim... Haftalık bile bu okula kayıt olanlar vardı... Önümüzdeki sene en azından 2 haftalıgına tekrar o okula gitmeyi cok istiyorum... 6 yıl aradan sonra bende değişen bunca şeyden sonra orda neler değişti cok merak ediyorum... Umarım Londra günlerimi okurken eğlenmişsinizdir... Londra hakkında merak ettiğiniz ne varsa elimden geldiği kadarıyla memnuniyetle cevaplamayı isterim☺️ 


Sevgilerimle,














Devamını Oku

18 Ocak 2016 Pazartesi

Hayat


Babam hep der ki 'hayat mutlu olmak için uzun ama üzülmek için çok kısa'... Ne kadar anlamlı ve her düşündüğümde yeni yeni anlamlar yüklediğim bir cümle... Hayat malesef inişli çıkışlı bir süreç hepimiz için... Bazen dünyanın en mutlu insanı oluruz, ayaklarımız yerden kesilir... bazense üzüntüden ölecek gibi hissederiz, sanki bütün dünya üzerimize çökmüş gibi, bir daha hiç geçmeyecek gibi.. oysa hayat bu işte.. Bir dakika sonrasını bile kestiremediğimiz şekilde yaşıyoruz... Hayatta hiçbir şeyin garantisi yok... Çok zengin olsan da bir sabah uyandığında herşeyini kaybetmiş olabiliyorsun ya da cok sevsen de aynı kişiden gün gelip nefret edebiliyorsun... Hayat bu hic belli olmaz işte... Ben hep mutlu olmayı seçmişimdir, her üzüntüden en az hasarla kurtulmayı dilemişimdir... Çünkü ben yaşamayı seviyorum, kendimi seviyorum, beni sevenleri seviyorum... Hayat'ın gercekten üzülmek icin cok kısa olduğunu biliyorum... Ben her zaman başıma birşey geldiğinde ya da birşeye üzüldüğüm de hep benim durumumdan daha kötüler var 'hadi berrak bu da gececek' diye kendime telkinler de bulunurum... Geçenlerde bir televizyon programında ünlü Hipnoz Uzmanı & Uzm. Klinik psikolog.Mehmet BAŞKAK'ı dinledim, o insanın kendi kendini telkin etmesinin, psikolojik bozukluklarında kullanılacak ilaçlar kadar etkili olduğunu söylemişti... Ben de kesinlikle katılıyorum, herşey insanın beynin de biter kesinlikle... İstersen beynin de büyüttükçe büyütür işin içinden cıkamazsın ama eğer istersen beynin de bitirebilirsin herşeyi... Bu yüzden hep iyi seyler düşünmeli, evrene iyi mesajlar göndermeliyiz... bu hayatta üzülecek kadar zamanımız yok... Ben inanıyorum, yarınlar hep güzel olacak... Kötünün kötüyü çektiği kadar iyininde iyi şeyleri çektiğine inanırım... Her yeni gün, yeni bir başlangıç, yeni bir umut, yeni hayaller... Hayat hep mucizelerle ve sürprizlerle dolu... Eğer yarın ne yaşayacağımızı bilseydik bence hic keyif almazdık... İnşallah hayatımız da hep güzel şeyler olur... hep mutluluklar bizi bulur... 
Devamını Oku

16 Ocak 2016 Cumartesi

Önce Sağlık


Bugün kendimle başbaşa kaldım hep, kendimi dinledim... Biraz rahatsızdım aslında, herşey böyle başladı... Sabah uyandığım da ayağa kalkamadım, başım o kadar dönüyordu ki... 
Beren her ne kadar onu almam icin ısrarla ağlasa da ben bi süre yanına gidemedim... Biraz telaş yapsam da biraz bekledikten sonra ayağa kalkabildim... Doktorumu aradım yorgunluktur, uykusuzluktur bi tansiyonu ölçtür dedi... O an acaba ne oluyo, neden başım dönüyo... Bu bir hastalık mı acaba diye düşünmekten kendimi alamadım... Oysa tansiyonum düşmüş yorgunluktan, uykusuzluktan... Biraz dinlenip, geçebilecek nitelikte... Düşündüm de sağlık ne kadar kıymetli birşey... Neden hep kaybedince anlar ki insan... Oysa sağlık olmadan hiçbir şey olmaz ki... Ufacık bir baş dönmesi bana neler düşündürdü ya bi de büyük hastalığı olanlar... En çok onlara üzüldüm birden, Allah herkesin şifasını versin inşallah... Bugün defalarca şükrettim sağlığıma, benim olan herşeye... Sağlık varsa mutluluk olur, huzur olur... Dilerim yaşantım boyunca herşeyin kıymetini zamanın da bilirim ve kızıma da bunu öğretirim... Bugün bir kez daha anladım "hayat bize sunulmuş en güzel hediye"
Devamını Oku

15 Ocak 2016 Cuma

Kızıma...



Kızımı ilk kucağıma aldığımda hiç tarifi olmayan, hiçbir kelimenin yetmediği duygular hissettim... 9 saat boyunca onca yaşadığım sancıdan sonra artık nefes almaya bile halim yokken, beren'i kucağıma alır almaz bu sefer sevinçten nefes alamadım... Şükürler olsun sağlıklıydı, bütün parmaklarına ellerine dikkatlice baktım, inanamıyordum... O gece hastane de hic uyuyamadım, bütün gece prensesimi izledim... O benim mucizemdi, benim olan en güzel parçaydı... Sevginin nasıl da boyut değiştirdiğini gördüm, içim içime sığmıyordu... Artık öyle güçlüydüm ki... O ufacık şey beni dünyanın en güçlü insanı hissettirdi, benim artık herşeye gücüm vardı... Hastane sonrası evimize geldik, ben onun odasını aylar önce hazırlamıştım zaten... Öyle güzeldi ki meğerse ben hep eksik hep yarımmışım... Anne olmak dünya da bütün güzellikleri ona dilemekmiş, bütün güzel şeyleri onun için istemekmiş... Eskiden koşa koşa Mango, Zara Mağazalarını gezen ben, şimdi o mağazaların çocuk reyonlarından Jokerden, e-bebek den çıkmaz oldum... Eskiden roman kitapları okuyan ben, şimdi sadece çocuk psikolojisi, çocuk gelişim kitapları okumaya başladım... Kimine göre bu kendinden vazgeçmekti, bana göre ise kendimi keşfetmekti... Ben böyle mutluyum... Ben asla hislerimi saklayamam, her zaman sevgimi, nefretimi uçlarda yaşamışımdır...her ne kadar kendinden vazgeçmek gibi görseler de ben hayatım da hiç olmadığım kadar mutluyum... Kızımın her anına şahidim ben, bundan daha güzel ne olabilir ki... Şükretmeyi bilmişimdir her zaman hayatım da olanlar için ve olmayanlar için de... Olanlar için ne kadar iyi ki oldu dediysem, olmayanlar için de iyi ki olmamış demişimdir... Kızım benim bu hayatta ki en büyük şansım, her yeni güne sevinçle uyanma sebebim... Tüm gün peşinde deliler gibi koşturup yorgunluktan bitap düşmüş olsam da çoğu zaman uyanması için de elimden geleni yapmışımdır onu öpüp sevebilmek için... Ve anne olduktan sonra sanki bütün çocuklar senin çocuğunmuş gibi hepsine şefkat dolu hissediyor insan... Ben her Beren için şükrettiğim de Allah isteyen herkese anneliği babalığı tattırsın diye de dua ederim... Her yeni gün Berenle yeni bir keşif benim için... Seni seviyorum canım kızım, hiçbir karşılık beklemeden bütün kalbimle, bütün hücrelerim de seni hissederek seni seviyorum...
Devamını Oku

14 Ocak 2016 Perşembe

Somonu Bir de Böyle Deneyin



Artık her sabah uyandığım da bugün Beren' e en sağlıklı ne yedirebilirim diye düşünürken buluyorum kendimi... Artık her mevsim, her sebze ve meyveye ulaşabilsek bile ben  mevsimi olan meyve ve sebzeyi tercih ediyorum kesinlikle... Elimden geldiğince sebze ve etli yemekleri öğünler arası değiştirmeye çalışıyorum... Bugün ise gündüz sebze yiyen Beren için, akşam balık yapmaya karar verdim... Ve balık olarak da somon balığını seçtim... Size hem somonu sevmeyenler için sevdirecek tarifimi hem de faydalarını kendimce anlatmak isterim... İnsan beyninin yüzde 60'ı yağdan oluşuyormuş ve bilim adamları bu yağın en azından yüzde 30'luk kısmının Omega 3 yağ asitlerinden oluştuğu kanısında. Ve biz Omega 3 yağ asitlerini vücudumuza sadece yediklerimiz aracılığıyla alabiliyoruz, yani vücudumuz kesinlikle üretmiyor. Omega 3'ün bulunduğu gıdaların başında ise somon gibi yağlı balıklar yer alıyor. Büyümekte olan çocuklarımız da sürekli Omega 3 alımına ihtiyaç duyuyor. Özellikle zeka gelişimi için Omega 3 fazlasıyla önemli, tabi ki biz yetişkinler için de çok önemli ve aynı zaman da konsantrasyonları korumayı sağlıyor. Mümkünse hafta da en az 2 kez somon balığı yemek, yetişkinlerin beyin fonksiyonlarını koruma konusunda şanslı olduğunu gösteriyormuş. Gelelim somon balığını size sevdirmeye :) Öncelikle kişi sayısına göre somon filetoları 250-300 gram arası hazırlattım... Fileto somonun alt kısmını değil, üst yani sırt kısmını ya da kuyruk kısmındaki filetoyu tercih edin, balıkçı bu kısmın daha lezzetli olduğunu söyledi.
Öncelikle fırın tepsisini biraz yağladıktan sonra ince halkalar şeklinde kestiğim soğanları dizdim, üzerlerine aroma ve lezzet vermesi icin defne yapraklarını koydum ve üstüne kekik serptim sonrasında  yıkadığım somonlarımı dizdim.. Balıkların arasına renkli biberlerimi ve elma dilimi şeklinde kestiğim patateslerimi serpiştirdim... Son olarak da ayrı bir kasede canım annem'in yazın ne emeklerle hazırladığı domates sosundan 2-3 kasık ve biraz da domates salçasını  karıstırdım sonrasında bu karışımı balıklarımın üzererine döktüm. Önceden ısıttığım 200 derece fırınıma koydum. 25-30 dakika pişme süresi sonrasında iştahsiz hicbir yemeği sevmeyen Beren'im bayıla bayıla balığını yedi:) Onun bir lokmayı iştahla yemesi bile benim icin her yorgunluğa değer :) şiddetle denemenizi tavsiye ediyorum;)
Devamını Oku

11 Ocak 2016 Pazartesi

Zamanı Geri Almak İstediniz mi Hiç


Hiç zamanı geriye almak istediniz mi?  Hiç "keşke şunu söylemeseydim" ya da "keşke şunu da söyleseydim" dediniz mi? Ben hiç söylemedim, söylemeyi de hiç sevmem... Tabi ki ben de zamanın da hatalar yapmışımdır, belki yanlış şeyler de söylemişimdir ama onların sonunda yaşadıklarımdan da mutlaka dersimi almışımdır... Ben bu hayatta hep "kendine yapılmasını istemediğin şeyi, başkasına da yapma" diye düşünerek bunu benimseyerek yoluma devam ettim... Her hareketimde "acaba bana yapılsa hoşuma gider mi? " diye  empati kurarım... Çünkü bilirim ki ölmeden mutlaka ettiğini, yaşarsın... Bunun örneklerine de çok şahit oldum... O yüzden zamanı hiçbir zaman geri almak istemedim... Kimseyi bilerek, isteyerek incitmedim, incitmem de asla... Hayatım boyunca kimseye "oh iyi olmuş" demedim, demem de... İyi ki ailem beni böyle yetiştirmiş, inşallah ben de kızımı böyle yetiştiririm... İnşallah tüm yaşantımız boyunca "keşkesiz", "geçmişe özlemsiz" güzel bir hayat yaşarız... Geçmişi düşünerek değil, geleceği umutla bekleyen bir hayatımız olur... Yeni yıla çok büyük umutlarla, hayallerle başladım ben... Sürekli içimden 'herşey güzel olacak' diye tekrarlarım... Ben hiçbir zamanı geriye almak istemiyorum, gelecek güzel günleri mutlulukla bekliyorum...  Bu yazıyı okurken belki siz de bir hayatınızı gözden geçirmişsinizdir... Peki ya sizin geriye almak istediğiniz bir zaman var mı?
Devamını Oku

Umut Ne Güzel Şey


Umut ne güzel şey umut... İnsanı ayakta tutan, yarınları hevesle bekleme sebebi umut... Benim en sevdiğim şey yarın ne olacağını bilmeden uyumak... Sabah gözlerimi açar açmaz hep mutlu olurum, sağlıkla uyandım diye:) gece uyumadan hep güzel hayaller kurarım, evrene güzel mesajlar gönderirim... Aklıma üzücü birşey geldiğinde hep "sabret, herşey güzel olacak" derim... Sabır bence herkesin becerebildiği birşey değil, oysa öyle güzel ki... İnsanı dinginleştirir, beklemeyi öğretir... Allah hep sabredenlerin yanındadır... Ben hiçbir zaman, hiçbir olay karşısında hayata küsmedim, hep olmayan şeyler için daha güzeli, daha iyisi olacağı için olmadığını düşündüm ve hevesle bekledim... Cünkü ben yaşamayı seviyorum, hayatı seviyorum, gülmeyi, eğlenmeyi seviyorum... Hayattan iyisiyle, kötüsüyle zevk alıyorum ben, dilerim kızım da böyle olur, dilerim hayatı boyunca hep umutlu, sevgi dolu olur... Her rengi seviyorum, bütün insanları seviyorum, hayvanları seviyorum... Sevmek ne güzel şey, sevdikçe sevilirsiniz... Ben ayırt etmeden herşeyi seviyorum... Güzel günlerimiz olsun hep, umutlarımız, hayellerimiz olsun... Hayellerimiz olursa, yaşama bağlılığımız artar, yarınlara hevesimiz olur... Benim hayatım boyunca hep hayellerim oldu ve er yada gec hayellerime kavuştum... Hala cok güzel hayellerim var umutla gerçekleşmesini beklediğim... Sizin de hep hayelleriniz olsun, her ne yaşarsanız yaşayın umudunuzu hiç kaybetmeyin...
Devamını Oku

10 Ocak 2016 Pazar

Hayat En Güzel Hediye


Geçenlerde paşabahçe'den alışveriş yaptıktan sonra kasada poşetime "hayat en güzel hediye" yazan bir etiket yapıştırdılar... O slogan öyle hoşuma gittiki... Mağaza'dan çıktıktan sonra uzunca bi süre düşündüm... Zaman zaman ne kadar da boş şeylere üzüldüğümü, neler için kendimi yıprattığımı düşündüm... Oysa kızım sağlıklı ve yanımdaydı, ailem öyle çok şükür sağlıklı, yanıbaşımda... Ben sağlıklıyım, sevdiklerimleyim... İnsanlar nelerle uğraşıyor hastalıklarla, vicdansız insanlarla ve bazı insanlar kimbilir nelere maruz kalıyorlar... Tabi her insanın derdi kendine göre büyük ama hayattan zevk almayı bilmek lazım... Elinde olanların değerini kaybedince değil de yanındayken bilmek... Sağlıklı olduğun sürece ve sevdiklerinle olduğun sürece her anın keyfini çıkartmak lazım... Ben hayatım boyunca hep küçük şeylerle mutlu olmayı bildim, az ile yetinmeyi hep bildim... O zaman da benim için yapılan en küçük birşey bile beni hep mutlu etti... Yaşamayı seviyorum, bütün renkleri seviyorum, hayvanları seviyorum,  hayatımda ki insanları seviyorum ve de kendimi çok seviyorum... Hayatta mutluluğun tek şartı bence insanın kendini sevmesi... Kendini seversen, başkalarının sevmesini beklemeden mutlu olursun... Ve şunu hiç aklımdan çıkartmıyorum, insan önce kendine cok iyi bakmalı... Bir gün sadece kendi başımıza kaldığımız günler olacak... Hayat bu ne olacağı belli değil asla... Çocuklarımız evlenir kendi hayatı olur, sevdiklerimiz gün gelir yok olur, bir gün insan yine kendine kalır... O yüzden önce kendimize çok iyi baklmalıyız, bir gün kendimizle başbaşa kalabiliriz çünkü...
Devamını Oku

Acaba Ben İyi Bir Anne miyim?


Tabi ki her anne gibi ben de sürekli kendimi sorguluyorum acaba ben çocuğuma yetiyor muyum diye? Acaba daha iyi nasıl olabilirim diye düşünmekten kendimi alamıyorumm... Evet elimden gelenin en iyisini yapmaya çalısıyorum... Onunla oyunlar oynuyorum, sürekli sohbet halindeyiz aslında tek ben konuşuyorum zavallı beren'im hep dinliyor ama😂 herseyi onunla yapmaktan zevk alıyorum, aslında o olmadanda birşeyler yapmalıyım kendi ruh sağlığım için ama o zaman da Beren'e ihanet ettiğimi düşünüyorum... Bunu aşmak için Beren uyudukça ilk fırsatta internetten makaleler okumaya çalısıyorum... Kitap araştırıyorum derken karşıma 'annenin ruh halleri' isimli bir kitap çıktı... Acaba aradığım kitap bu mu derken hemen d&r internet sitesinden siparişi verdim bile Elime ulaşır ulaşmaz okuyup mutlaka paylaşım yapacağım.
Devamını Oku

9 Ocak 2016 Cumartesi

Hamile Kadınlar Kadın Doğum Doktorundan Ne Bekler?


Size beren'imin dünyaya gelmesini sağlayan, aylarca benim paranoya hallerimi çeken, bıkmaksızın telefonlarımı hep güven veren ses tonuyla açan doktorumdan yani Sait HALİL Bey'den bahsetmek istiyorum... Kendisini arkadaşımın tavsiyesiyle tanıdım... Öncelikle doktordan ne istediğimi biliyordum... Gece 2 de bile arasam ulaşacağım, sakin, işini bilen ama anlatacaklarını tıbbi terimlerle iyice anlaşılmaz hale getiren değil de hastasının anlayacağı en basit ve halk diliyle anlatan bir doktor olmalıydı... Bu benim ilk doğumum ve doktorların sanki herşeyi bilmem gerekmiş gibi yaklaşan aynı zamanda belki de haklı olarak (bir sürü aynı durumda hastası var) hemen ultrason bitse de cok soru sormadan gitse tutumundan sıkılmıştım... İnternetten, kitaplardan yada ordan burdan duyduğum hikayeler yerine karşılıklı biriyle konusup, rahatlamalıydım... İşte tam bunları isterken Sait Bey'le tanıştım... Tam da aradığım gibi hatta üstünde bi doktordu... Herşeyi rahatlıkla konuşabildiğim, sorabildiğim ve hatta doğum, bebek dışında da sohbet ettiğimiz cok olmuştur kendisiyle... Hastasını analiz eden, bu değişken ruh hali olan süreçte hastasına nasıl davranacağını bilmesi harika birşey... Benim doğuma kadar geçen süreçlerim cok sancılı değildi şükürler olsun... Aşırı mide bulantım olmadı, hic kokulardan tiksinmedim, ama hamileliği de hiç sevmedim bu bi gerçek:) hatta hamileliğini özleyenlere de şaşırmıyor değilim :) benim doğumum normal doğum oldu... Sancılı süreç tam olarak 9 saat sürdü ve bu 9 saat boyunca sürekli suni sancı verildi... Doğum belirtileri başladığında Sait Bey bana son kez kararımı tekrar sordu... Normal doğumda kararlıydım ben:)  Baya bi bekleme, sancı, korku sonunda Beren'im normal doğumla geldi... Bütün Pazar'ını bana harcayan Sait Bey, suni sancı esnasında ailemden biriymiş gibi benim yanımda oturdu, biraz durumumu unutmam, heyecanımı yatıştırmak adına sohbet etti benimle... O ruh hali o kadar önemli ki... Hem korkuyor hem de doktoruma cok güveniyordum... Uzun bi zorlu süreç sonrası sağ salim kızıma kavuştum... Sonra ki günlerde de keşke Sait Bey her branşa baksa diye düşündüm :)  Önerdiğim hicbir arkadasım pişman olmadı... Böyle doktorlar malesef nadir bulunur oldu...
Devamını Oku

Sürekli yazma isteği :)


Acaba bu geçici bi heves mi yoksa yazmak hayatımın bir parçası mı olacak bunu zamanla göreceğim :)) bütün işi gücü bırakıp ( çamaşırları makineye atmak, bereni uyutmuşken hemen yarın ki yemeğini yapmak, etrafı toplamak) acaba onu mu yazsam bunu mu yazsam diye oturmuş, tabletin başında beklemekteyim:)) acaba üniversite yıllarından mı yazsam yoksa o kadar gezip gördüğüm yerleri derleyip, toplayıp birşeyler mi anlatsam derken yine Berenden birşeyler yazsam daha güzel diye düşünüp gülümsüyorum☺️ Anne olmak sanırım sevgiyi sonuna kadar yaşamak demek:)) Berenden öncesini hatırlayamıyorum oysa ki sadece 13 aydır hayatımda... Ama kelimelere yetmez bu 13 ayı anlatmaya... İlk zamanlar yok ya ben bu işi beceremicem, bu çocuğa bakamıcam derken, şimdi kendimi ben herşeyi yaparım, herşeye gücüm yeter, kızıma en iyi şekilde bakarım düşüncelerin de buluyorum... Eminim her annenin yüreğinde aynı sevgi... Ben bu kadar şefkat dolu olduğumu bilmezdim, kendimi de berenle tekrar tanıyorum... Anneme kızardım bazen, hep cok fedakardı cünkü... Hep önce cocuklarım der, kızdırsak bile asla derinlerde kızmaz bize... Ve hep derdi anne olunca anlarsın diye... Anne oldum ve anladım, evladın ne mucize bir varlık olduğunu, evladın en üstlerde sevildiğini hiçbir sevgiye eş olmadığını... Allah isteyen herkese nasip etsin inşallah🙏 Allah nazardan saklasın...
Devamını Oku

Merhaba


Beren ile hayat tahmin ettiğimden de güzel...
Bu güzel anları kızımla paylaşmak ve ona bu güzel hatıraları bırakmak için ilk adım, ilk yayın...

Berenim 1 yaşında... Ne de güzel geçti 1 sene.. En güzel herşey seninle bebeğim.. Bana ne eşsiz duygular yaşattın sen.. Hiçbir şey zor gelmedi, seninle sabrı öğrendim, seninle karşılıksız sevgiyi öğrendim... Sen ne kadar masumsun, ne kadar temizsin... 
İlk doğduğun günü düşündüm... Küçücük bir bebek kollarımın arasında.. Savunmasız, herşeyden habersiz... O an büyüdüğümü hissettim... Ben harika bir çocukluk ve genç kızlık geçirdim ailem sayesinde... O an acaba ben de kendi annem babam gibi olacak mıyım ya olamazsam korkusu sardı... Artık bu hayatta iki kişiydik ve o ikinci kişi bana bağımlıydı... Bu hem harika bir his hem büyük bir korku hissettirdi bana... Artık yalnız değildim, herşeyi iki kez düşünmeli, iki kez karar vermeliydim... Artık ben o, o ben olmuştu... Benim en güzel parçam, en güzel yanımdı... Her yeni güne şükürle başlama sebebimdi... Artık eski üzüldüklerim beni üzmüyor, berenin gülüşü kadar beni hiçbir şey mutlu etmiyordu... Anne olmak ne güzel şey, bu hayatta sevdiğim, bana ne kadar güçlü olduğumu hatırlatan en güzel şeydi... Artık ailemin küçük kızı değildim, artık çocuğum için en iyisi için ne yapabilirim diye düşünmekten kendini alamayan bi anne olmuştum... Seni seviyorum güzel kızım, bana yaşattığın her güzel şey için sonsuz teşekkürler...

Devamını Oku